Trump yönetimi seçim kampanyası boyunca sıklıkla dile getirilen "evrensel tarife" vaadi doğrultusunda önemli gümrük vergileri uygulamaya koydu. Bu vergilerin temelinde, Amerika Birleşik Devletleri'nin ticaret açıklarını azaltmak, yerli üretimi canlandırmak ve diğer ülkelerle karşılıklı ticaret ilişkileri tesis etmek gibi gerekçeler yatmakta. 2 Nisan 2025 tarihinde ilan edilen "Kurtuluş Günü" kararnamesi, neredeyse tüm ithalatlara uygulanan %10'luk temel bir tarife ve belirli ülkelere uygulanan daha yüksek "karşılıklı tarifeler" ile önemli bir dönüm noktası. Bu durum, küresel ticaret dinamikleri açısından korumacılığa doğru bir yönelişi ve çok taraflı ticaret standartlarından uzaklaşmayı işaret etmekte.
Trump yönetimi tarafından uygulamaya konulan gümrük vergileri çok katmanlı bir yapıya sahip:
Türkiye'den ABD'ye yapılan ihracat, 5 Nisan 2025 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere %10'luk temel bir tarifeye tabi. Ancak, 3 Nisan 2025 tarihinde yürürlüğe giren ithal otomobil ve otomotiv parçalarına uygulanan %25'lik tarife, 2024 yılında 1,2 milyar dolar olarak gerçekleşen Türkiye'nin bu sektördeki ihracatı için önemli bir zorluk teşkil etmekte.
2024 yılında ABD ile Türkiye arasındaki toplam mal ticaretinin tahmini olarak 32 milyar dolar. ABD'nin Türkiye'ye ihracatı 15,3 milyar dolar, Türkiye'nin ABD'ye ithalatı ise 16,7 milyar dolar. Genel olarak dengeli bir ticaret ilişkisi var. 2024 yılında Türkiye'nin ABD'ye yaptığı başlıca ihracat kalemleri arasında makine, değerli taşlar ve metaller, elektrikli ekipmanlar, taşıtlar, mineral yakıtlar ve halılar yer almakta.
%10'luk tarife, Türk mallarının ABD pazarındaki maliyetini artıracak ve bu da yerli ürünlere veya tarifelerden muaf olan ülkelerden (örneğin, USMCA ortakları için uyumlu mallar) yapılan ithalatlara kıyasla rekabet gücünü potansiyel olarak azaltacaktır. Daha önceki yıllarda Türk çelik ve alüminyumuna uygulanan tarifeler önemli olsa da, bu tarifelerin şu anda küresel olarak uygulanması Türk üreticileri için oyun alanını bir nebze eşitleyebilir. 2024 yılında yaklaşık 1 milyar dolarlık ihracatı bulunan tekstil ve hazır giyim sektörü de %10'luk tarifeden etkilenecek ve bu durum karları ve siparişleri potansiyel olarak olumsuz etkileyecektir.
Türkiye'ye uygulanan nispeten düşük %10'luk temel tarife, Çin ve AB gibi büyük rakiplerine uygulanan daha yüksek tarifelerle karşılaştırıldığında, Türkiye için daha hafif bir darbe olarak görülebilir. Ancak, otomotiv sektörüne uygulanan önemli %25'lik tarife, önemli bir Türk ihracat kalemi için büyük bir zorluk teşkil etmekte ve ABD pazarındaki satışları ve pazar payını potansiyel olarak azaltmakta.
Rakiplerinin ABD pazarında daha yüksek tarifelerle karşılaşması (örneğin, Çin, AB), Türk ihracatçıları için fiyat avantajı yaratabilir. Kimyasallar, otomotiv (doğrudan %25'lik tarifenin etkisi hariç), mobilya ve elektronik gibi sektörlerin potansiyel olarak fayda sağlayabilir.
Türkiye'nin nispeten düşük tarife oranı, özellikle Asya'dan gelen ve daha yüksek tarifelerden kaçınarak ABD pazarına ihracat yapmak isteyen yabancı şirketler için cazip bir yatırım yeri haline gelebilir. Çelik ve alüminyum tarifelerinin küresel olarak uygulanması, daha önceki tarifelerden orantısız bir şekilde etkilenen Türk çelik üreticilerini yeniden rekabetçi hale getirebilir.
Tarifeler, Avrupa ülkelerini özellikle savunma sanayii gibi alanlarda Türkiye ile daha yakın ekonomik işbirliği aramaya teşvik edebilir ve bu da Avrupalı firmalarla ortaklık kuran Türk sanayilerini destekleyebilir. Türkiye'nin AB ile olan gümrük birliği, AB'nin ABD'ye karşı uygulayacağı misilleme tarifelerini aynen uygulama zorunluluğu getirmeyerek Ankara'ya ticaret politikasında bir miktar esneklik sunmakta.
Türk şirketleri için temel fırsat, ABD pazarında rakiplerinin daha yüksek tarifelerle karşı karşıya kalmasıyla ortaya çıkan göreli dezavantaj durumunda yatmakta. Bu durum, Türk firmalarına hızlı bir şekilde uyum sağlayabilir ve potansiyel olarak daha rekabetçi fiyatlarını kullanabilirlerse pazar payı kazanmaları için bir pencere açmakta. Çinli veya AB'li şirketler %20-34 oranında tarifelerle karşı karşıyayken, Türk mallarına uygulanan %10'luk tarife, Türk ihracatçılarının ABD'deki satışlarını artırmak için potansiyel olarak kullanabileceği doğrudan bir maliyet avantajı sunmakta. Özellikle yüksek ABD tarifeleriyle karşı karşıya kalan Asyalı şirketlerden gelebilecek doğrudan yabancı yatırım potansiyeli, teknoloji transferi, istihdam yaratma ve artan ihracat kapasitesi yoluyla Türk ekonomisi için uzun vadeli faydalar sağlayabilir. ABD'ye doğrudan ihracatta yüksek tarifelerle karşılaşan şirketler, daha düşük tarifelerden yararlanmak için Türkiye'de üretim tesisleri kurmayı düşünebilir ve bu da Türkiye'yi ABD pazarına erişim için stratejik bir merkez haline getirebilir. Çelik tarifelerinin daha geniş bir şekilde uygulanmasıyla Türk çelik sanayinin yeniden rekabet gücü kazanması, görünüşte olumsuz bir politikanın belirli sektörler için beklenmedik fırsatlar yaratabileceğini göstermekte.
Bu fırsatlardan etkili bir şekilde yararlanmak isteyen Türk ihracatçıları için lojistik süreçlerin sorunsuz ve rekabetçi bir şekilde yönetilmesi kritik önem taşıyor. Kargopass, uygun fiyatlı ve hızlı uluslararası kargo çözümleriyle Türk firmalarının ABD başta olmak üzere birçok pazara daha kolay ve maliyet etkin şekilde ulaşmasını sağlıyor. Esnek kargo modelleri, entegrasyon destekleri, parsiyel konteyner gibi avantajlarla Kargopass, global ticarette hızlı hareket etmek isteyen şirketler için güvenilir bir partner. Siz de Kargopass’ın sunduğu avantajlı uluslararası kargo hizmetlerini keşfetmek için şimdi uluslararası kargo fiyat hesaplama sayfasını ziyaret edebilirsiniz.